Harika bir konu. İşte Heybeliada’daki kentsel dönüşüm sürecine dair özel ve kritik bilgileri içeren, uzman bir bakış açısıyla hazırlanmış makale:
Heybeliada kentsel dönüşüm süreci, İstanbul’un diğer semtlerindeki dönüşüm projelerinden çok daha fazlasını ifade eder. Prens Adaları’nın bu eşsiz parçası, sadece binalardan oluşan bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda korunması gereken hassas bir ekosisteme, tescilli tarihi eserlere ve nesillerdir süregelen bir ada kültürüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle, adanın depreme karşı güvenli hale getirilmesi ile onun benzersiz ruhunu ve silüetini koruma arasında kurulması gereken hassas denge, Heybeliada’daki dönüşümün temelini ve en büyük zorluğunu oluşturur. Bu süreç, sadece mühendislik ve inşaat değil, aynı zamanda bir miras koruma operasyonudur.
Ada’da Kentsel Dönüşüm Neden Gerekli ve Kaçınılmaz?
İstanbul’un genelini tehdit eden deprem gerçeği, Adalar için çok daha kritik bir boyuttadır. Heybeliada’daki yapı stokunun önemli bir kısmının eski olması, olası bir Marmara depreminde yaşanabilecek riskleri artırmaktadır. Ancak konuyu sadece deprem riskine indirgemek eksik bir yaklaşım olur. Diğer önemli nedenler şunlardır:
Yorgun Yapı Stoğu: Adadaki binaların birçoğu, zamanın ve çevresel faktörlerin (tuzlu hava, nem vb.) etkisiyle yorulmuş durumdadır. Taşıyıcı sistemlerdeki korozyon, ahşap kısımlardaki çürümeler ve eskimiş tesisatlar, sadece güvenlik değil, aynı zamanda yaşam kalitesi açısından da sorunlar teşkil eder.
Altyapı Yetersizlikleri: Binalar gibi, adanın su, kanalizasyon ve elektrik altyapısı da modern ihtiyaçları karşılamakta zorlanabilir. Kentsel dönüşüm, bu altyapıların da bütüncül bir yaklaşımla yenilenmesi için önemli bir fırsat sunar.
Tarihi Eserlerin Korunması: Paradoksal gibi görünse de, kontrollü bir dönüşüm süreci, tescilli ve tarihi nitelikteki yapıların korunmasına yardımcı olabilir. Kendi haline bırakıldığında yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak birçok köşk ve konak, doğru restorasyon ve güçlendirme teknikleriyle gelecek nesillere aktarılabilir.
Heybeliada Kentsel Dönüşüm Sürecinin Kritik Zorlukları
Heybeliada’yı anakaradan ayıran sadece deniz değildir; dönüşüm sürecini karmaşıklaştıran birçok hukuki, lojistik ve kültürel engel bulunmaktadır. Bu süreçte yol almak isteyen mülk sahipleri ve yatırımcılar, bu özel şartları mutlaka göz önünde bulundurmalıdır.
SİT Alanı Statüsü ve Anıtlar Kurulu Gerçeği
Heybeliada’nın tamamına yakını “Kentsel ve Doğal SİT Alanı” statüsündedir. Bu durum, yapılacak her türlü fiziki müdahalenin İstanbul VI Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun (Anıtlar Kurulu) iznine ve onayına tabi olduğu anlamına gelir. Kurul, projeleri yalnızca deprem güvenliği açısından değil, aynı zamanda adanın tarihi dokusuna, mimari kimliğine ve silüetine uygunluğu açısından da değerlendirir. Bu, süreçlerin uzamasına ve projelerde ciddi revizyonlar yapılmasına neden olabilir. Sıradan bir apartmanı yıkıp yerine yenisini yapmak gibi standart bir süreç, Heybeliada’da mümkün değildir.
Lojistik ve Maliyet Engelleri
Ada koşulları, inşaat süreçlerini hem lojistik olarak zorlaştırır hem de maliyetleri ciddi oranda artırır.
Malzeme Nakliyesi: Tüm inşaat malzemelerinin (çimento, demir, tuğla vb.) ve iş makinelerinin anakaradan gemi ve mavnalarla adaya taşınması gerekir.
Hafriyat Yönetimi: İnşaat sırasında ortaya çıkan moloz ve hafriyatın adadan yine deniz yoluyla tahliye edilmesi ek bir maliyet ve operasyonel zorluk yaratır.
* Sınırlı Çalışma Alanı: Adanın dar sokakları, büyük iş makinelerinin kullanımını kısıtlar ve şantiye alanlarının yönetimini zorlaştırır.
Bu faktörler, anakaradaki benzer bir projeye göre metrekare maliyetlerini %30-40 oranında artırabilmektedir.
Mimari Kimliğin Korunması Zorunluluğu
Heybeliada’nın cazibesi, cumbalı ahşap köşkleri, özgün çatı formları ve alçak katlı yapılaşmasıyla oluşan eşsiz mimari kimliğinden gelir. Kentsel dönüşümde bu kimliğin korunması esastır. Yeni yapılacak binaların, mevcut dokuya uyumlu, gabari (bina yüksekliği) ve estetik kurallarına sadık kalarak tasarlanması gerekir. Modern, kimliksiz ve adanın ruhuna aykırı betonarme yapılar için izin alınması neredeyse imkansızdır.
Çözüm Odaklı Yaklaşım: Nasıl Bir Yol İzlenmeli?
Heybeliada’da kentsel dönüşüm “yık-yap” mantığından ziyade, “koru-yenile-güçlendir” felsefesiyle ilerlemek zorundadır.
1. Bina Bazlı Dönüşüm: Ada genelinde büyük çaplı bir “alan bazlı” dönüşüm projesi yerine, riskli yapıların tek tek ele alındığı “bina bazlı” veya “parsel bazlı” çözümler daha gerçekçidir.
2. Uzman Ekiplerle Çalışmak: Sürecin en başında, Adalar’da ve SİT alanlarında çalışma tecrübesi olan mimar, mühendis ve hukukçulardan oluşan bir ekiple yola çıkmak kritiktir. Anıtlar Kurulu prosedürlerine hakim bir ekip, zaman ve para kaybını önler.
3. Güçlendirme Seçeneğini Değerlendirmek: Özellikle tarihi niteliği olan veya mimari olarak korunmaya değer binalar için yıkım yerine modern tekniklerle güçlendirme (karbon fiber sargılama, çelik takviyeler vb.) öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
4. Finansal Destekler:** Kentsel dönüşüm kira yardımı ve düşük faizli krediler gibi devlet destekleri, ada koşullarının getirdiği ek maliyet yükünü hafifletmek için kullanılabilir.
Sonuç olarak Heybeliada’da bir dönüşüm süreci, sabır, doğru planlama ve adanın ruhuna saygı gerektiren özel bir yolculuktur. Bu süreç, sadece binaları değil, bir yaşam kültürünü ve paha biçilmez bir mirası geleceğe taşıma sorumluluğunu da içerir. Doğru adımlarla, adanın güvenliği sağlanırken o büyülü atmosferinin korunması mümkündür.

